15 Temmuz 2016 tarihinde olanlar, ülkemiz açisindan önemli bir dönüm noktasina tekabül etmistir. Öyle ki, Millet kendi ordusunun, kendi askerinin, kendi degerinin hedefi haline gelmistir. Bu durumu izah etmek; kendi içinde kavram kargasasi, çeliskiler yumagini da beraberinde getirmistir. 27 Mayis, 12 Eylül gibi askeri darbelere alisik bir millet, ilk kez kendi ordusunun hedef tahtasina oturmus ve maruz kaldigi gerçeklige bir mana verememistir. Havadan ve karadan adeta kusatilmis bu millet; en güvendigi, kutsiyet atfettigi kurumlardan birine karsi direnmek mecburiyetinde hmistir. Direnme hakkini ise, ayni safta yer almasi gereken bir gruba karsi kullanmak zorunda kalmistir. Bu tablo, toplum üzerinde adeta travmatik bir etki yaratmistir. Peki bu durumda, ne yapilmasi gerekiyordu ve ne yapildi?...
Milletimiz, böyle durumlarda rasyonel karar verme iradesinden ziyade, tamamen milli hassasiyetle, özgün içgidüyle bagimsizligina ve temsilde söz sahibi olma hakkina, bir gereklilikten ziyade olagan milli suuruna uygun sekilde refleks göstermistir. Silahlarin gölgesinde, ölümün ensesinde darbeye ‘dur’ demistir. Siyasi saflasmalar, kutuplasmalar, farkli ideolojik yaklasimlar ve birbirine zit yasamlar kendiliginden bütünlesmis, meydanlar namlunun ucunda bekleyen kahramanlari tarihe yazmistir. Burada olaylarin nasil gelistigini, neler yasandigini kronolojik sekilde anlatmaktan ziyade, asil üzerinde durulmasi gereken nokta, Milli sahlanisin bagimsizlik söz konusu oldugunda adeta dogasi geregi nasil tecelli ettigi vurgusunun yapilmasidir. Burada, akildan fazlasi yürek, inanç ve tam teslimiyet vardir. Kol kirilir yen içinde kalir misali; tüm çatismalarimiza, kiriklik ve kirginliklarimiza ragmen, ortak noktada bulusma, birlesme ve bütünlesme suurunun kendiliginden Milli Hassasiyet noktasinda vuku bulmasi, travmanin olumsuz etkisini de kirmistir. Sonuçlari itibariyle, darbeye karsi omuz omuza direnen bir suurun, ülke geneline yansimasi adeta bir sahlanisina sahne olmustur. Kiraliklar, ev sahibinin iradesinde tahliye edilmis, Bati’nin ‘akli’ Dogu’nun ‘gönül’ ünde kaybetmistir…
Saime TEKKE
05.11.2016